Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, İtalya’da bir kenar mahallede yetişen iki genç kızın çekişmeler, kıskançlıklar ve sırlarla örülü dostluklarını, zorluklarla geçen büyüme ve varoluş serüvenlerini anlatıyor.
Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım
Yazar: Elena Ferrante
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 360
“Sen benim olağanüstü akıllı arkadaşımsın, hepimizden çok daha başarılı olmalısın, bütün kızlardan ve erkeklerden.”
Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, İtalya’da bir kenar mahallede yetişen iki genç kızın çekişmeler, kıskançlıklar ve sırlarla örülü dostluklarını, zorluklarla geçen büyüme ve varoluş serüvenlerini anlatıyor.
“Napoli Romanları”nın ilki 50’lerde, fakir bir mahallede başlıyor. Bu unutulmaz dostluk hikâyesinde fazlasıyla akıllı ve duyarlı iki genç kız, Lenù ile Lila, boğucu erkek-egemen kültür, duyarsız, buyurgan aileleri ve yoksunluklar karşısında birbirlerinde teselli bulur. Ancak bu iki sıradışı arkadaş büyüdükçe, onlara dayatılan değerleri kabule yanaşmayacak, büyük fedakârlıklar da gerektirse, birer kadın olarak tutkularını yaşamak ve yaratıcı olmak için ellerinden geleni yapacaktır…
“Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım sürükleyici, kalabalık, geniş bir ‘olgunlaşma romanı.'”
James Wood, The New Yorker
“Elena Ferrante: öfkeli kadın yazarların en iyisi!”
John Waters, yönetmen
“Ferrante’nin genç kızlık ve arkadaşlık meselesini ele alışı olağanüstü etkileyici.”
Gwyneth Paltrow, oyuncu
Kavgam
Yazar: Karl Ove Knausgaard
Çevirmen: Ebru Tüzel
Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 492
“Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur.”
Hiçbir sır bırakmayan bir dürüstlükle yazıyor Knausgaard. O yazdıkça nefesler tutuluyor, heyecandan kalp çok kereler duracak gibi oluyor. Onun yaşamına giriyor, kendi kalbinizden çok ama çok uzaklara gidiyorsunuz ama bir anda orada sadece kendi kalbinizin attığını duyuyorsunuz. Knausgaard Kavgam’da eşsiz bir ustalıkla bize yaşamlarımızı geri veriyor.
“Karl Ove’nin kayda değer yeteneği ki bu yetenek bugünlerde ender bulunuyor, tamamen anda ve kendi varlığının farkında olması. Her detay süsleme ve gösterişten uzak bir biçimde ortaya konuyor, sanki yazmak ve yaşamak eşzamanlı oluyormuş gibi. Sizi tamamen içine çekiyor. Onun hayatını onunla birlikte yaşıyorsunuz.”
Zadie Smith
“Kavgam’ın ilk iki cildinde sıtma ateşine tutulmuş gibi oldum. 4 gün boyunca okumaktan başka çok az şey yaptım, e-postalarımı cevaplamadım, köpeğimi yürüyüşe çıkarmadım, bulaşıklar lavaboda yığıldı. Anlatının ışıkları sizi olduğunuz yere mıhlıyor, tıpkı otobanın ortasında kalakalmış bir hayvan gibi.”
Dwight Garner
“Kavgam, Knausgaard’ın sıra dışı 6 ciltlik romanı tüm bilinen ticari reklamları alt üst ederek yazarını bir rock yıldızı haline getirdi. Sadece Norveç’te 450.000 adet satıldı, her 9 yetişkinden biri Kavgam’ı okudu.”
Emma Brockes
Yalnız Ağaçların Şarkısı
Yazar: Yaa Gyasi
Çevirmen: Medina Azadoğlu
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 360
Tenimizde kesik yok,
Ama akıyor kanımız yine de.
Biz, ikimiz, bata çıka ilerledik seninle.
Sular farklı görünüyor,
Halbuki aynı her yerde.
Tenimiz aynı ten kız kardeşim.
Kim bilebilirdi ki?
Ne sen bilebilirdin.
Ne de ben.
Effia bir yangın gecesinde doğdu. Ormanda yayılan alevler hiç durmadan ilerledi ve yolundaki her şeyi yakıp geçti. Fakat Effia güçlüydü, annesi onu bırakıp kaçmış olsa da hayata tutunmayı başardı. Birkaç yıl sonra yakınlardaki bir köyde kardeşi Esi doğdu. Anne babasıyla birlikte bir süre sevgi dolu, mutlu bir yaşam sürdü. Ama bu iki kardeş birbirlerini hiç görmedi. Effia İngiliz bir valinin karısı oldu, Esi ise Amerika’ya köle olarak satıldı. Fakat onları birbirine bağlayan bir miras nesilleri ve yüzlerce yılı geride bırakarak en sonunda iki gence ulaştı: Marcus ve Marjorie.
İkisinin de bildikleri, eski hikâyelere ve efsanelere dayanıyordu. Yıllar önce kopan bağı tekrar bir araya getirdiklerinin farkında değillerdi ama geçmişi anlamadan geleceğe adım atamayacaklarını biliyorlardı. Tekrar gün yüzüne çıkmak için can atan hikâye denizde yarınlara doğru yol alan dalgalar misali hayat bulmayı bekliyordu.
“Gyasi, sorunlarla boğuşan yedi jenerasyonun sesine kulak vererek tarihî kurguya sahip bir başyapıt ortaya koymuş.”
Elle
“Muhteşem bir yetenek; geçmişin manevi yükünün kişisel mücadeleler, umutlar ve korkular üzerindeki etkisini anlatan masalsı, samimi bir roman. Olağanüstü bir çıkış.”
Phil Klay
“Mükemmel bir ilk roman… Bitirdikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamayacaksınız. İnsanlar kurgunun okura bir şeyler katabileceğinden bahsettiklerinde işte tam da bu tür kitaplardan bahsediyorlar.”
Marie Claire
Normal İnsanlar
Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.
Benim Adım Lucy Barton
Yazar: Elizabeth Strout
Çevirmen: Yasemin Alpaslan
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa Sayısı: 173
Sıradan bir hastane odası, bir kadın için tüm hayatını içine sığdırabileceği kadar geniş ve derin olabilir. Yıllardır görmediği annesini ansızın karşısında bulan Lucy, artık hayatının her evresiyle birer birer yüzleşmek zorundadır.
“Bir anne-kızın karmaşık iç dünyalarına yönelik dile getirilmemiş gerçeklerin ve yeni başlangıçların altını çizen bir kitap.”
The Guardian
Yeraltı Demiryolu
Yazar: Colson Whitehead
Çevirmen: Begüm Kovulmaz
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 334
Amerikan edebiyatının en yeni yıldızı Colson Whitehead’den, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasında anılan cesur ve sarsıcı bir roman: Yeraltı Demiryolu. Whitehead, Amerika’nın adeta bağırsaklarını deştiği bu romanında “rüya” ülkesinin geçmişine uzanıyor ve okurunu uzun zaman terk etmeyecek ilham verici bir mücadele öyküsü anlatıyor. Dünyada bir başına kalmış bir kadının, Cora’nın dünyaya kafa tutma öyküsü bu; öldürmeyip güçlendiren darbelerin, birer nişan gibi taşınan yara izlerinin ve zamanı gelince ya ödenen ya da ödetilen bedellerin öyküsü. Öyle bir öykü ki, çağın karanlığında pırıl pırıl parlıyor ve dört bir yanı saran kötülüğün bataklığında kaybolan ruhlara kuzey yıldızı misali yön gösteriyor.
Eleştirmenlerden tam not alan, çoksatarlar listelerinde aylar boyunca bir numarada kalan ve ödüllere doymayan Yeraltı Demiryolu, Sefiller’den Sevilen’e uzanan bir yelpazede yer alan engin çağrışımlarıyla son yılların en önemli ve en çok ses getiren kitaplarından biri.
Aralığın Onu
Yazar: George Saunders
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 248
Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak gösterilen 2014 Folio Ödülü sahibi George Saunders’ın şimdiye kadarki en alaycı, komik ve en rahatsız edici öykü derlemesi olan Aralığın Onu, sıradan insanın deneyimine odaklanarak kişisel başarısızlıkların, düş kırıklıklarının, tereddütlerin, baskının ve umutla beslenen sınıfsal kaygıların insanı nasıl bir saplantılar labirentine soktuğunu gösteriyor.
Aralığın Onu, Amerikan toplumunu ve aile yapısını anlatırken aslında evrensel bir biçimde insana dair olan karanlık tarafı bulup yakalıyor. Ama bir yandan da insana özgü naifliği ve incinmişliğimizi yüceltiyor. Saunders, her birimizin hayatında en az bir kere yaşadığı “kahramanca fiyasko”larımızı, çocukluk travmalarımızı, ustaca kurguladığı öyküleriyle anlatıyor.
“İngilizce yazan en iyi kısa öykü yazarı.”
Time
Mavi Makara
Yazar: Anne Tyler
Çevirmen: Leyla İsmier Özcengiz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 376
Sarılarla ve yeşillerle bezeli, esintili, şahane bir öğleden sonraydı.
İşte Abby, kocası Red Whitshank’e âşık olduğu günü böyle anlatmaya başlardı. Birlikte dört çocuk büyüten Abby ve Red iyisiyle kötüsüyle nice anılar biriktirmişti. Geniş ailelerinde kahkaha ve neşeyle dolu günler olduğu kadar kıskançlıklar, hayal kırıklıkları ve büyük sırlar da vardı ancak ne yaşanırsa yaşansın onları bir arada tutan bağ asla zayıflamazdı. Ve şimdi 1900’lerin başından 21. yüzyıla uzanan bu sıradışı ailenin üçüncü kuşağı, Red ve Abby’den kalan gösterişli, eski Whitshank Evi’yle ve onlardan geriye kalan manevi mirasla baş başa…
“Eşi benzeri olmayan bir yazardan eşsiz bir eser.”
Anita Shreve
“Çalıştığım gazetede elliden fazla inceleme yazısı yazdım ama şu zamana kadar hiçbirine dört yıldız vermedim. Mavi Makara’yı özel kılan, sözlere kolay kolay dökülmeyen bir sır var.”
USA Today
“Edebî bir büyüye kapılacaksınız. Anne Tyler gelmiş geçmiş en iyi aile romanlarından birini yazmış.”
The Washington Post
Yazgı ve Gazap
Yazar: Lauren Groff
Çevirmen: Begüm Berkman
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
Her hikâyenin iki tarafı vardır. Her ilişkide iki ayrı bakış açısı. Belki de iyi bir evliliğin sırrı doğrular değil de yalanlardır. Şeytan tüylü çapkın Lotto ile etrafı sırlarla örülü Mathilde, gizlice evlendiklerinde sadece yirmi iki yaşında, uzun boylu, yaratıcılıkla dolu, cazibeli ve birbirlerine delicesine âşık iki gençtiler. Muhteşem olmak alın yazılarıydı. Lauren Groff, bir evliliğin yirmi dört yıllık hikâyesini anlatırken hiçbir şeyin beklendiği gibi gerçekleşmeyeceğini ve burnumuzun ucundaki bu gerçeği anlamanın ne kadar zor olduğunu anlatıyor. Yazgı ve Gazap, aşkın, yalanların, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kudretin, herkesin kıskançlıkla izlediği bir Âdem ile Havva’nın hayatın kendisi kadar tehlikeli hikâyesi.
“Nefes kesecek kadar iyi. Coşkun, zengin, hem dünyevi hem de destansı bir dönüştürücülüğe sahip.”
James Wood
“Groff, romanında erkekler ve kadınların yaratıcılıkları ve insan olarak kıymetlerinin nasıl farklı değerlendirildiğini şevkle inceliyor.”
The Guardian
Leopar
Yazar: Giuseppe Tomasi Di Lamped
Çevirmen: Semin Sayıt
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 280
Bazı eleştirmenler, “Leopar”ın yalnız İtalyan değil, dünya edebiyatının bir başyapıtı, 20. yüzyılın en önemli romanlarından biri olduğunu ileri sürer.
Roman, Sicilya’da Bourbon Krallığının çöküş yıllarında soylu bir ailenin, özellikle de ailenin reisi Prens Fabrizio Salina’nın yaşamöyküsünü anlatır. 70 yaşına gelmiş, ilginç özellikleri ve uğraşları olan Fabrizio Salina, soylulara özgü dünyanın çöküşüyle birlikte yavaş yavaş ilerleyen kendi çöküşünü de hüzünle yaşar. Israrla sürdürdüğü geleneklerin, içine kapandığı görkemli dünyayı oluşturan öğelerin sessizce kayıp gittiğini, dönüşü olmayan sonun yaklaşmakta olduğunu gözler. Ne var ki, arkadan cıvıl cıvıl bir kuşak gelmekte, onun vaktiyle yaşadığı tüm duyguları, tüm heyecanları başka bir dekor içinde, başka koşullar altında onlar da tüm yoğunluğuyla yaşamaktadır. Bir yolculuk sırasında rahatsızlanarak, denize bakan bir otel odasında, dinlenmeye çekilen Prens, mumun, alevinin sönmek üzere olduğunu sezinler. Hayatının muhasebesini yapar ve “Her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyorsak, her şeyi değiştirmeliyiz,” diye düşünür.
Hep Beraber
Yazar: Ann Patchett
Çevirmen: Özge Onan
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 304
Hep Beraber elli yıllık bir süreç içinde, iki ailenin bireylerinin yaşadıklarını ele alıyor.
Roman, bir vaftiz töreniyle başlıyor. Bölge savcısı olan Cousins evdeki hamile eşinden ve gürültücü çocuklarından kaçarak davet edilmediği bir eve gelir. Cin ve portakal suyuyla sarhoş olunca, ev sahibinin karısı Beverly Keating’i öper. İkisi de eşlerinden ayrılır ve California’dan Virginia’ya taşınırlar.
Daha önceki evliliklerinden olma altı çocuk da, kendilerini aile bağlarından oluşan bir düğümün içinde bir kıyıdan ötekine savrulur halde bulurlar.
Yetimlerin Efendisi’nin Oğlu
Yazar: Adam Johnson
Çevirmen: Güneş Demirel
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 576
Pak Jun Do, zorla başkente götürülmüş şarkıcı bir kadının ve yetimhane müdürü bir babanın oğludur. Kuzey Kore’nin üst düzey yetkilileri kısa zamanda onun sadakatini ve yeteneklerini fark eder. Kendisini sadece “dünyanın en yüce ulusunun bir neferi” olarak gören Jun Do, kısa zamanda yükselir. Hayatta kalmak için değişen kurallarla, işkencelerle ve üstlerinin kafa karıştırıcı istekleriyle mücadele etmek zorundadır. Herhangi bir insanın katlanabileceğinden fazlasına maruz kalan Jun Do, sevdiği kadın Sun Moon’u kurtarabilmek için Kim Jong İl’in rakibi rolüne bürünür.
Bu destansı romanda Adam Johnson, açlıkla kırılan, yozlaşmışlık ve zulmün sıradan olduğu bu dünyanın sürükleyici bir anlatımını sunuyor. İnsanın kırılganlığının ve insan iradesinin yenilmezliğinin anlatıldığı roman, hiç tanınmayan bir dünyanın kapılarını aralıyor.
“Yetimlerin Efendisi’nin Oğlu, tıpkı 1984 ve Cesur Yeni Dünya gibi distopik klasiklerin arasında yer almayı hak ediyor.”
The Guardian
“İnanılmaz derecede canlı bir anlatımı olan sürükleyici bir roman… Aşk, çocukluktan yetişkinliğe geçiş ve macerayıbir araya getiren eşsiz ve kaçırılmaması gereken bir kitap.”
The Huffington Post
“Johnson’ın romanı imkânsız gibi görünen bir şeyi başarıyor: Amerikalı bir yazar Kuzey Kore’nin gizemli dünyasını ustalıkla, bir vatandaşın ruhunu ve kavrayışını sergileyerek, yetimhanelerinden balıkçı gemilerine ve üst düzeykomutanların mutfaklarına kadar uzanarak sunuyor.”
Publisher’s Weekly
Bir Yosunun Parmak İzleri
Yazar: Elizabeth Gilbert
Çevirmen: İrem Sağlamer
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 576
Mükemmel her zaman güzel demek değildir. Bazen ufak ihmaller en hayret uyandırıcı güzelliklerin su yüzüne çıkmasını sağlar. Tıpkı en harika leylakların, yıkık dökük ambarların ve boş barakaların yanında yetişmesi gibi…
Fakir bir İngiliz olan Henry Whittaker ticari zekâsını kullanarak Amerika’nın en zengin adamlarından biri haline gelir. Kızı Alma 1800’lerde büyük bir lüksün içine doğar. Zeki ve öğrenme açlığıyla dolu olan Alma, önemli bir botanikçi olur. Yaşamın ardında saklı mekanizmayı anlamaya çalışırken merakı ve araştırmaları onu evrimin gizemlerinin içine çeker.
Günün birinde onu bilimin tam zıttı ruhani, ilahî ve büyü dolu bir dünyaya çeken bir adama âşık olur. Fakat o zamana kadar her istediğini elde etmiş olan Alma için işler yolunda gitmez ve bu, Tahiti’den başlayacak bir yolculuğun ilk adımı olur. Hayatın izlerini takip ettiği bu yolculukta Alma’nın karşısına çıkanlar bambaşka bir dünyanın da var olabileceğini gösterir.Elizabeth Gilbert bu kitabıyla okurun zihnini ve yüreğini esir alacak.
“Bir ömürlük roman…”
O Magazine
“Işık saçan bir kitap. Hayat ve aşk hakkında büyük bir edebi başarı. Victor Hugo ve Emile Zola gibi Elizabeth Gilbert da daha geniş bir dünyadaki önemli şeyleri yakalıyor.”
The Washington Post
“Gilbert’ın üçüncü romanı görkemli, acımasız, eğlenceli ve göz kamaştırıcı.”
The New Yorker
Moskova’da Bir Beyefendi
Yazar: Amor Towles
Çevirmen: Mehmet Gürsel
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 552
1922 yılında Kont Aleksandr İlyiç Rostov Bolşevik mahkemesi tarafından yargılanarak suçlu bulunur ve Moskova’daki lüks bir otelde ömür boyu göz hapsinde tutulmasına karar verilir. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, sadece edebiyat ve sanatla ilgilenmiş bir aristokrat olan Rostov şimdi bir otel odasında yaşamak ve Sovyetler Birliği’nin en çalkantılı yıllarını pencereden izlemek zorundadır. Ancak hiç ummadığı bir şekilde bu daracık oda ona çok daha zengin bir dünyanın ve çok daha doyurucu ilişkilerin kapısını açacaktır.
Ay ve Işıklar
Yazar: Eleanor Catton
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 808
Gökyüzünü aydınlatanlar, yeryüzünü karanlığa boğanları affetmeyecek…
Yeni Zelanda’nın altın madenlerinde servet edinme arayışına giren genç bir adam, Walter Moody. Ayak bastığı bu ülkede Walter Moody daha ilk geceden on iki adamın bir araya geldiği, çok gizli bir toplantıya istemeden tanıklık eder. Bu on iki adam, art arda gerçekleşen bir dizi cinayetin ipuçlarını tartışmak için buluşmuştur: ortadan kaybolan varlıklı bir maden avcısı, kendi canına kıymaya kalkışan bir fahişe ve kaderin en acımasız oyunlarından birini oynadığı zavallı, alkolik bir adam. İşte Moody, birçok kişinin hayatını etkileyen böylesi kanlı bir sırrın içine çekilir. Çözülmeyi bekleyen vahim hadise, gece vakti gökyüzünde görünen yıldızların oluşturduğu motifler kadar karmaşık ve inceliklidir…
“Geçmiş yüzyılların güzelliğini üzerinde taşıyan, çözümü zor bulmacalarla dolu, sizi derin bir okuma açlığıyla karşı karşıya bırakacak bir gizem romanı.”
The New York Times
“Ay ve Işıklar beni derinden sarstı. Öylesine tuhaf ve vahşi bir dünyaya adım attım ki! Şeytani bir cazibeyle bir araya gelen karakterleri unutmak mümkün değil. Bu eser edebiyatın ve sanatın geleceğiyle ilgili herkese umut verecek…”
Paul Murray
“Kararlılığına, cesaretine ve hayal gücünü sayfalara dökme kabiliyetine bakılacak olursa Eleanor Catton’ın büyük ses getirmesine şaşırmamalı.”
Daily Telegraph
Hepimiz Tamamen Kendimizi Kaybettik
Yazar: Karen Joy Fowler
Çevirmen: Niran Elçi
Yayınevi: Aylak Kitap
Sayfa Sayısı: 320
Cook ailesiyle tanışın!
Birbirini çok seven ama kusurlu insanlardan oluşan bir aile… Anlatıcımız Rosemary Cook’un çocukken yaptığı en iyi şey konuşmakmış. O altı yaşındayken korkunç bir olay olmuş, o kadar korkunç ki, Rosemary’yi sessizleştirmiş ve ailesini mahvetmiş. Şimdi, onun hayran olduğu ağabeyi bir terörist olarak FBI tarafından aranıyor. Hayat dolu bir kadın olan annesi artık bir hayalete dönüşmüş durumda; akıllı ve buyurgan babası ise kara kara düşünen, mesafeli bir adam. Ya Rosemary’nin sevgili kız kardeşi, yaptığı her yaramazlıktaki suç ortağı Fern? Onun kaderiyse, ailesinin asla hayal edemeyeceği kadar korkunç!
“Bu unutulmaz roman sıradışı bir ailenin kalbine yapılan gizemli ve güzel bir yolculuk, ‘insan’ olmanın anlamı üzerine bir uyarı öyküsü. Sonunda, yalnızca yüreğinizi burkmakla kalmıyor; onu ele geçiriyor ve geri vermiyor.”
Dan Chaon
“Bir kitap beni bu kadar duygulandırmayalı seneler oldu. Sabahın üçünde bitirdiğimde ağladım, sonra son bölümü bir kez daha okudum ve yine ağladım.”
Ruth Ozeki
“İnsanlar bir şeyin mükemmel olduğunu anlatmaya çalışırken akıl almaz ve inanılmaz der ya? Karen Joy Fowler’ın yeni kitabı mükemmel: kesinlikle akıl almaz ve tamamen inanılmaz, komik, etkileyici, eğlenceli bir kitap, aynı zamanda bilim tarihindeki utanç verici bir dönemle dürüst bir yüzleşme.”
Mary Doria Russell
Saka Kuşu
Yazar: Donna Tartt
Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 864
“Birini benim, annemi özlediğim kadar özlemek nasıl mümkün olabiliyordu? Onu öyle çok özlüyordum ki ölmek istiyordum; suyun altında havaya hasret kalmak gibi sert, somut bir özlem.”
İlgisiz bir babanın ve hayatını ona adayan bir annenin oğlu olan on üç yaşındaki Theodore Decker bir patlamanın ardından mucize eseri hayatta kalır. Ancak New York gibi koca bir şehirde kimsesiz bir çocuk olarak felaketin ardından hayatta kalmak yeni bir felaketin içine düşmek gibi olur onun için. Bu yangın yerini andıran hayatın içinde ona annesini hatırlatan tek bir şeye tutunur Theo: küçük, sarı bir kuş; bir saka…
Büyüdükçe zenginlerin tablolarla dolu odalarında ve çalıştığı antikacının tozlu koridorlarında hayatın çok daha farklı yönlerini keşfeder genç adam. Aşkı bulur ama tılsım gibi yanından ayırmadığı Saka Kuşu tablosu kadar kırılgan ve ürkektir bu aşk. Ve onun kadar yakın ama bir o kadar da uzak…
Saka Kuşu ruhani bir yolculuk gibi. Oradan oraya sürüklenen bir hayatın, kaybın, ölümün, takıntının, bağımlılığın, aşkın, kaderin ve kadersizliğin romanı. Tablonun içinden bakan o küçük kuş, size evreni, iyiyi, kötüyü, güzeli, benliğin ve zaman kavramının derinliklerinde yatan sırrı sorgulatacak kadar güçlü ve tüneğine zincirlenmiş olmasına rağmen alabildiğine özgür.
“Saka Kuşu bir zafer. Donna Tartt ortaya olağanüstü bir kurgu eser çıkarmış.”
Stephen King
“Keder, kayıp, kimsesizlik, kader ve iyiyle kötünün doğası üzerine kaygıları, zengin karakterleri ve toplumsal anlamda geniş tuvaliyle Proust, Dickens, Dostoyevski ve Nabokov ile karşılaştırılmayı hak ediyor. Çatısı ve temposu titizlikle oluşturulmuş; bu kitabı okumak Tartt’ın görüsü ve sesini bütünüyle özümseme deneyimidir. Güzel ve önemli bir kitap.”
Elaine Showalter
“Modern bir destan ve eski usül bir kutsal yolculuk, maharetli bir maceraperest ve ağırsıklet bir başyapıt. Bu kitap Tartt’ın büyük ölçüde erkeklerden oluşan Büyük Amerikan Romanı kulübüne girip John Steinbeck, Harper Lee, Saul Bellow, Philip Roth ve diğerleri ile şerefine içmesini sağlayamayacaksa şayet, bu dükkânı kapatıp Büyük Evrensel Roman için başka bir yer açalım, zira bu tam da öyle bir şey.”
The Times
Ufak Yangınlar
Yazar: Celeste Ng
Çevirmen: Su Akaydın
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 328
“Shaker Heights’taki herkes o yaz bunu konuşuyordu: Richardsonların en küçük çocuğu Isabelle, sonunda kafayı yemiş ve evi yakmıştı.”
Shaker Heights’ta yollardan, evlerin rengine kadar her şey en ince detayına kadar planlıydı. Kimse de bu ruhu, kurallara uymayı ilke edinmiş Elena Richardson’dan daha iyi yansıtamazdı.
Kızı Pearl’ü kendi başına büyüten Mia Warren sanatçıydı ve Shaker Heights’a yeni taşınmışlardı. Kısa süre içinde Richardsonların dört çocuğu da güvenli ve düzenli hayatlarından kopacak, hayatlarını ve kendilerini sorgulamaya başlayacaklardı.
Ancak hem Shaker Heights’ı bölen hem de Mia ile Bayan Richardson’ı iki farklı cephe almaya zorlayan bir dava patlak verince Bayan Richardson, Mia’nın geçmişini gün yüzüne çıkarmaya karar verecek, bunu takıntısı haline getirecek ve kendi ailesi ile Mia’nınkini parçalama tehlikesiyle karşı karşıya gelecekti.
“Ufak Yangınlar’ı tek solukta okudum.”
Judi Picoult
“Sıradışı… Ufak Yangınlar gibi kitaplarla sık sık karşılaşmıyoruz.”
John Green
“Zekice, komik ve şefkatli. İnanılmaz bir roman.”
Paula Hawkins