İlginç bir kurgu.
Truman Show.
1984.
Westworld.
Hangisine benzetmem gerektiğini bilemiyorum. Bir yerde balon bir dünya. Bir yerde zalim bir yönetim. Korkunç. Hayal edilemez.
“Diğer Taraf” Alfred Kubin’in ilk ve tek edebi eseridir. 1909 yılında yayınlanmış.
Hikayeyi bize anlatan ile rüya ülkesinin kurucusu olan Claus Patera lise arkadaşı. Liseden sonra aralarına mesafe giren ikiliyi Patera’nın yardımcısı tekrar bir araya getirecektir. Hikayemiz başlıyor. Derin bir nefes alın.
Bir dünya hayal edin. Uçsuz bucaksız. Sadece sizin. Hayallerinizi istediğiniz gibi gerçekleştirebileceğiniz bir toprak parçası. Etrafı duvarlarla çevrili ve tek bir kapısı olan. Evet Patera böyle bir yeri inşa ediyor. Kulağa güzel geliyor değil mi? Ben de isterdim bu şekilde hayaller aleminde yaşayabilmeyi. Saatlerce oturup kitap okumayı, film izlemeyi… Hayır. Gerçek dünya ne yazık ki böyle bir yer değil. Neyse, konuyu çok dağıtmayayım.
Bu ülke bir anti-dünyadır. İnandıkları tek değer gördükleri rüyalar. Suni bir ülkede zaten fazla da bir değer yargısı olamaz. Patera’nın ülkesinde de çok sorgulanacak bir durum olmuyor. Ama şu soruyu sorabilirlerdi. Güneş nerede? Neden hava hep bulutlu? Çok kasvetli.
Aslında distopik bir roman değil “Diğer Taraf”. Kendine has renkli bir tarafı var. Aslında peşinde koştuğumuz bir gizem var. Bu gizem zaten bizim kitabı elimizden bırakmamamıza sebep oluyor. Ama ütopya da değil. Değişik bir ruh haline sokuyor sizi bu roman.
Sadece seçilmiş seçkin insanların davet üzerine girebildiği bir ülke burası. Ana karakterimiz de bir ressam. Yıllarca illüstrasyon çizen Alfred Kubin kendisini mi tasvir etmiş acaba? Ne dersiniz?
Kitap aslında oldukça karamsar bir havada ilerliyor. Karanlık. Sisli. Görünmez. Tek düze. Her ne kadar sadece seçilmiş insanların, çağdaş dünyadan sıkılanların davet edildiği bir ülke de olsa yine de çağdaş bir dünyanın rengine sahip değil burası. Zaten anlatıcımız da buradan kurtulmanın yollarını aramaya başlayacak. Ama önce Patera’ya ulaşması gerekiyor. Sahi onu kaç kere görüyoruz? Dikkatli olun. Çok gizemli bir kişilik Patera.
Evler bile Avrupa’dan teker teker taşınarak getirilmiş Rüya Ülkesi’ne. Tıpkı yapboz gibi oluşturulmuş yani. Her ne kadar çağdaş dünyadan kaçmak istense de yine onun bir yansıması oluyor bu yapay ülke. Yapay olan bir şey ne kadar uzun ömürlü olabilir ki? Birlikte göreceğiz.
Çöküyor. Temeli ne kadar sağlam olursa olsun düşünebilen bir canlıyı ne kadar kontrol altında tutabilirsin ki? Onları muhakkak bir şeylerle korkutman gerekiyor. Sadece rüyanın, yapaylığın yeterli olmadığını yaşayarak öğreneceğiz.
İlginç. Oldukça ilginç bir roman “Diğer Taraf.” Şans vermeniz gerekiyor bu eski ve güzel romana. Satışı durmuş olabilir ama sahaflarda bulabilirsiniz.
İyi okumalar dileriz.
”Hiç kimse mizacını inkar edemez, eninde sonunda yaptığınız her şeyi mizacınız belirleyecektir.Benim mizacımda değişmez bir melankoli vardır, tabiatımda keyif ve mutsuzluk iç içe geçmiş gibidir.Ruh halim hep ani değişimlere gebe olmuştur.”
Sayfa 11
”Ne zaman günlük gerçeklikten uzak, fantastik olgulardan söz ediliğini duysak içimizde küçük bir şüphe tortusu kalır. İyi bir şeydir bu! Yoksa anlatacak iyi bir hikayesi olan herkese ya da karşımıza çıkan ilk şarlatana kolayca kanardık. Bu yüzden, gördüğümüz şeylere duyduğumuz şeylerden daha çabuk inanırız.”
Sayfa 18
”Hepimiz gezginiz, istisnasız hepimiz gezginiz.İnsanlığın ilk zamanlarından beri böyleydi bu, hep böyle kalacak.İlk göçmenlerden günümüzdeki turistlere, akınlar ve seferlerden günümüzdeki keşif gezilerine, amaç ne kadar değişirse değişsin gezginlik hep aynı kalacak.”
Sayfa 32