1. Anasayfa
  2. Benzer Kitaplar

“YAŞAM VE ÖLÜM YORGUNU” HAYRANLARINA OKUMA ÖNERİLERİ

“YAŞAM VE ÖLÜM YORGUNU” HAYRANLARINA OKUMA ÖNERİLERİ
0

Yaşam ve Ölüm Yorgunu

Mo Yan’ın epik romanı Yaşam ve Ölüm Yorgunu, Mao Zedong’un toprak reformu hareketiyle Çin kırsalının geleneksel düzenini altüst etmesinden yaklaşık iki yıl sonra, 1 Ocak 1950 günü başlıyor. Bu iki yıl boyunca Cehennemin Efendisi Yama, ırgatlarına iyi davranmasıyla nam salmış Ximen Nao’ya, iktidarı yeni ele geçirmiş köylülerin kendisini neden idam ettiklerini itiraf ettirmek için her türlü işkenceyi uyguluyor. Ama Ximen Nao, cehennem ateşinde yakılma cezasını çektikten sonra bile masum olduğu iddiasını sürdürünce Cehennemin Efendisi Yama pes ederek onun eski topraklarına dönmesine izin veriyor.

Ne var ki, Ximen Nao yeniden hayata geldiğinde insan olarak değil eşek olarak doğduğunu anlıyor. Çünkü Cehennemin Efendisi Yama kalpleri kinle dolu ruhların yeniden insan olarak doğmalarını istemiyor ve o ruhları hayvan olarak yeniden dünyaya gönderiyor. Romanın beş bölümü, kahramanımızın altı reenkarnasyonla eşek, boğa, domuz, köpek ve maymun kimliğindeki yaşamlarında, eski ailesinin, dostlarının, rakiplerinin, düşmanlarının yazgısına tanık oluşunu aktarıyor. Ximen Nao son reenkarnasyonunda da şaşırtıcı bir bellek gücüne ve dil öğrenme yeteneğine sahip olan koca kafalı bir oğlan çocuğu olarak dünyaya geliyor. Roman bu farklı kimliklerin bakış açılarından Çin’in çalkantılı tarihindeki son elli yılın öyküsünü dile getiriyor.

“yaşam ve ölüm yorgunu” hayranlarina okuma öneri̇leri̇ 1 – yasam ve olum yorgunu
“yaşam ve ölüm yorgunu” hayranlarina okuma öneri̇leri̇ 3

Sodom – Sodom’un 120 Günü

Bütün bir 19. yüzyılın en çok tartışılan ve okunan yazarlarından biri olmasına rağmen, tüm eserlerinin gün ışığına çıkabilmesi için 20. yüzyılı beklemek gerekecekti.Yayınlandığı yıllardan günümüze dek, her dönem dünya edebiyatının en önemli eserleri arasında yerini almıştır. Tam olarak bitirememiş olmasına rağmen Sodom’un 120 Günü, “şeytanın ta kendisi”, “bir canavar” gibi nitelemelerle tanıdığımız Sade’ın, dünya edebiyatına mal olmuş en önemli eserlerinden biridir.

‘Jüstine’, ‘Juliette’ ve ‘Sodom’u Türkçeye kazandırarak “şeytanla” yüzleşebilmeniz için bir kapıyı aralamış oluyoruz. “Sade, şehvet oyunları için, özellikle dünyanın bir ucundaki şatoları ve tek başına duran evleri seçiyor ve böylece romanlarını ürkütücü bir eksene yerleştiriyordu. Sodom’un 120 Günü’nün geçtiği yer, ülkenin diğer yerleşimlerinden, uygarlıktan çok uzak hem gerçek hem de mecazi anlamıyla ıssız bir kaledir.” Marquis de Sade, 1740 yılında Paris’te doğdu.

Zihnin Geleceği

Zihnin Geleceği, bir zaman yalnızca bilimkurgunun ilgi alanına giren konulara bilimin çerçevesinden bakıyor. Telepati, zihin kontrolü, avatarlar, telekinezi ve hafızanın ya da rüyaların kaydedilmesi gibi konularda, dünyanın önde gelen laboratuvarlarında yürütülen en son araştırmaları ve şaşırtıcı sonuçlarını sunuyor. Zihnin Geleceği, sinirbilimin sınırlarının zorlandığı, olağanüstü bir yolculuk. Dr. Kaku, insan beyninin bilgisayarlara yüklendiği, duyguların ve düşüncelerin bir beyin ağında toplandığı, kavrama yeteneğini geliştiren ilaçların olduğu, bilincin evrene gönderilebildiği, hatta ölümsüzlüğün sınırlarının zorlandığı bir geleceği bilimin kurgusuyla sunuyor.

“Olanaksızın Fiziği” ve “Geleceğin Fiziği” gibi çok satan kitapların yazarı ve pek çok bilim programının yapımcısı olan Michio Kaku bu kitabında, evrendeki en büyüleyici ve en karmaşık yapı olan insan beyni üzerine bilimsel araştırmaları ortaya koyuyor.

Yüksek Şatodaki Adam

Dilimize daha önce de kazandırılmış olan eserin Altıkırkbeş baskısı tamamen yeni bir edisyon. K Dick’in bu ödüllü başyaptının 6.45 versiyonu, yazarın kitabın bütününden daha derin bir tarihsel antropoloji merkeziyle kaleme aldığı ” Nazizim ve Yüksek Şato ” kitapçığını ek olarak içermekte, okur bu bölümü kitaptan ayrı bir metin olarak okuma ayrıcalığına sahip. Diğer yandan ise K Dick’in eserin yayımlanışı ardından -edisyonlara girmeyen- kitabın devamı niteliğini verdiği iki gövde metin de esere ek olarak ilk defa Türkçede yayımlanıyor.

Yitik Ufuklar

İç savaşın patlak vermesi üzerine Çin’i terk etmeye çalışan dört yolcu, bir uçakla Tibet sınırları içinde, kimselerin bilmediği dağlık bir bölgeye kaçırılır. Şans eseri, gizemli bir Çinli tarafından bulunup efsanevî manastır Şangri-La’ya götü­rülürler. Dağlarla çevrili bu ıssız bölgeye neden, nasıl getirildiklerini bir türlü anlayamayan yolcular kurtulacakları günü beklerken, zamanla, çevrelerini saran güzellikten ve manastırın onları ele geçiren dingin ve ulvî havasından etkilenmekten kendilerini alamaz ve önceki yaşamlarıyla derin bir hesaplaşmaya girişirler. Ancak çok geçmeden kaçırılışlarının ve manastırın ardındaki sır perdesi aralanacaktır.

Belki de burada, Şangri-La manastırında, kaderleriyle birlikte cennetin anlamını da keşfedeceklerdir; o cenneti pek kısa bir sürede kaybetmek pahasına da olsa…

Hollywood

Bukowski’nin sinema dünyasını anlattığı romanı.

“Odanın kapısı açıldı ve Jack Bledsoe yalpalayarak içeri girdi. Tanrım, genç Chinaski’ydi bu! Bendim! İçinde ince bir sızı duydum. Gençlik, orospu çocuğu, nerdesin? O genç ayyaş olmak istedim tekrar. Jack Bledsoe olmak istedim. Ama birasını yudumlayarak köşede dikilen moruktum ben.” Hollywood, Charles Bukowski’nin sinema dünyasını, orada yaşananları, insan ilişkilerini anlattığı romanı.

Hollywood, Fransız yönetmen Barbet Schroeder’in 1987’de çektiği Barfly’ın çekim öyküsünü, buna paralel olarak da Hollywood’un renkli dünyasını, bu sinema çevresinde yaşananları ve farklı insan ilişkilerini anlatır.

Barfly filminin senaryosunu Charles Bukowski yazmış ve filmde bar müdavimlerinden birini oynamıştı. Senaryoda alkole boğulmuş olarak sürdürdüğü kendi depresif hayatından bir kesiti yansıttığı için de “Barfly” yarı-otobiyografik bir film sayılmaktadır. Filmde Mickey Rourke’un canlandırdığı ayyaş, Charles Bukowski’nin alter-egosu olan Henry Chinaski dir. “Hollywood” romanında Charles Bukowski Hollywood’un renkli dünyasından, filmin oyuncuları Mickey Rourke ve Faye Dunaway’den yönetmen Jean-Luc Godard’a, Norman Mailer’dan Sean Penn’e kadar onlarca ünlüden bilinmeyen yönleriyle söz eder.

Karanlıkta Kahkaha

Bir zamanlar, Almanya’nın Berlin kentinde Albinus adında bir adam yaşardı. Zengindi, saygındı, mutluydu: günün birinde gencecik bir metres uğruna karısını terk etti, sevdi sevilmedi ve yaşamı felaketle son buldu. Yüzünde usta bir kumarbazın ya da kendinden çok emin bir sihirbazın sinsi tebessümüyle, daha ilk paragrafta “elini açık eden” kaç usta yazar tanıyorsunuz? Sayıları çok değil…

Vladimir Nabokov iyi edebiyatın “hikaye”den çok “hikayeyi anlatan” dan kaynaklandığı savunan ve okurunu hep şaşırtan büyük bir üslupçu, 20. Yüzyılın en kendine özgü yazarlarından biri.

Boğulmamak İçin

Göbeğinin çapı giderek genişleyen ve evinin taksitlerini ödemekle uğraşan George Bowling kırk beş yaşında, evli ve çocuklu ve yeni aldığı takma dişleriyle kasvetli hayatından çaresizce kurtulmak isteyen bir sigorta pazarlamacısıdır. 1939’da patlak verecek olan savaşın gelişini; yemek kuyruklarını, askerleri, gizli polisi ve zorbalığı görerek modern zamanlardan korkmaktadır.Böylece çocukluğunun dünyasına, huzur ve sükûn dolu bir yer olarak hatırladığı köyüne sığınmaya karar verir.Fakat köyünde aradığını bulabilecek mi, orası şüphelidir.

“Orwell’in ironik mizah anlayışı tazeliğini hiç yitirmiyor. Bu, kaçırılmaması gereken bir Orwell yapıtı.”
The Observer

“Çok komik olmanın yanında hayranlık uyandıracak kadar gerçekçi… Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü burada nüve haliyle görebiliyoruz. Hayvan Çiftliği’ni de… Hem zengin bir okuma keyfi sunan hem de iki klasiğin tohumlarını birden barındıran romanlara kolay rastlanmaz.”
John Carey, The Sunday Times

Kedi Beşiği

Dinleyin:

Gençken; iki karı önce, 250.000 sigara önce, 3.000 litre içki önce…

Çok daha gençken, adını ‘Dünyanın Sona Erdiği Gün’ koyacağım bir kitap için malzeme toplamaya başlamıştım. Kitap, gerçeklere dayanacaktı.

Kitap, mühim Amerikalıların, ilk atom bombasının Hiroşima’ya atıldığı gün ne yaptıklarını anlatacaktı. Hristiyan bir kitap olacaktı. Hristiyan’dım o zamanlar. Artık Bokononcuyum. Bokonon’un acı-tatlı yalanlarını öğretecek biri çıkaydı karşıma, daha o zamandan Bokononcu olurdum. Fakat Bokononculuk, Karayip Denizi’ndeki San Lorenzo Cumhuriyeti isimli küçük adayı çevreleyen çakıl taşlı plajların ve sipsivri mercanların ötesinde henüz bilinmiyordu.

Biz Bokononcular insanlığın, ne yaptıklarının farkına varmadan Tanrı’nın İradesi’ni yerine getiren takımlardan oluştuğuna inanırız.

Modern insana, deliliklerine dair bir başyapıt. Gezegenin sonuna dair apokaliptik bir öykü. Kara mizahla örülü bir gelecek tasavvuru.

2666

Kuzey Meksika’dan Nazi Almanyası’na, Stalin’in Moskovası’na, Drakula’nın kalesine ve denizlerin derinliklerine uzanan çarpıcı bir edebi labirent… Bolaño, ölümle yarışarak yazdığı 2666’da, kötülüğün en yalın halinin günümüz Meksika’sından bir gazete haberiyle başlayan hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin geçtiği Santa Teresa sadece Cehennem olmakla kalmıyor, aynı zamanda da bir ayna; “sürekli işe yaramaz bir değişim içinde olan zengin ve yoksul Amerika’nın” hüzünlü bir aynası.

“Kitaplar pek çok işe yarar, sizi bazen çalışmaya bazen eğlenmeye ve bazen de yazmaya teşvik eder. Bolaño’yu okumak bana yazma konusunda ilham veriyor. Tam bir dâhi.”
Patti Smith

“Bu yılki okumalarıma çoğunlukla Roberto Bolaño hâkimdi. Bolaño, 2666’da Güney Amerika, ABD ve Avrupa geleneklerini; modernizmin vahşi gerçekçiliği ile suç romanlarını pürüzsüz bir şekilde bir araya getiriyor. Bolaño’nun romanları, yazarı modern edebiyat tarihinde önemli bir yere oturtuyor.”
Kazuo Ishiguro

Yol

Bir baba ve oğlu yanıp kül olmuş Amerika topraklarında sonu asla gelmeyecekmiş gibi görünen bir yolculuğa çıkar. Niyetleri orada onları bir şeylerin bekleyip beklemediğini dahi bilmedikleri sahile ulaşmaktır. Rüzgârda uçuşan kurşuni küller her yeri ele geçirmiştir. Bu yıkım sonrası yolculukta kendilerini savunabilecekleri bir tabanca, yağmaladıkları yemekler ve birbirleri dışında hiçbir şeyleri yoktur.

Hiçbir umudun kalmadığı bir gelecekte bir baba ile oğulun hayatta kalmak için verdiği mücadeleyi anlatan Yol nihai yıkım, umutsuz azim ve bunlara rağmen kaybolmayan şefkatin anlatıldığı bir şaheser.

Ada

Huxley, ölümünden bir yıl önce yayımladığı son romanı Ada ile, Cesur Yeni Dünya’nın karşıtını yarattı. İnsanoğlu için daha iyi bir dünya, daha iyi koşullar mümkün mü? Yanıt, Huxley’in ütopik adası Pala’da gizli. Ada: Dünyaya sunulan panzehir.

“En iyi 99 modern romandan biri.”
Anthony Burgess

“Gerçekten büyük felsefi romanlardan biri.”
The Times

“yaşam ve ölüm yorgunu” hayranlarina okuma öneri̇leri̇ 2 – yasam ve olum yorgunu kitaplari
E-Bülten Abonesi Olun

En yeni içeriklerimizden ilk sizin haberiniz olsun!

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Gizlilik politikamızda daha fazlasını okuyun.
Lütfen spam klasörünü kontrol edip güvenli olarak işaretleyin.


Warning: Invalid argument supplied for foreach() in /home5/yokyerki/public_html/wp-content/themes/geoit/frameworks/reaction.php on line 56

2017 yılının Aralık ayında kurulan ve farkındalık yaratmak amacıyla gönüllülerin oluşturduğu bir topluluk.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir