Can Yayınları Kağıt Kitaplar ile yepyeni bir dizi. Kağıt Kitaplar. Bu dizi de birbirinden güzel öykü kitaplarını bulacaksınız.
İlginizi Çekebilir: Can Yayınları Klasik Kadınlar Dizisi
İlginizi Çekebilir: Can Yayınları Kısa Miras Dizisi
İlginizi Çekebilir: Can Yayınları Lab Dizisi
Can Yayınları Kağıt Kitaplar
Mutlu Hayaletler
Yazar: D. H. Lawrence
Çevirmen: Glad Ghosts
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 52
Onu orada yanı başımda hissediyordum, şimdi sizi hissettiğimden daha açık. Ve biliyor musunuz o anda onun farkına vardım ve benim üzerimde müthiş bir etki yaptı. Son derece güçlü, önemli göründü, bilmem anlatabiliyor muyum: Onun dışında her şey giderek küçüldü. Lizard’ın ışığı uzakta titreşiyordu ve bu, ev anlamına geliyordu. Ve geriye kalan her şey karımdı, Lucy: Sanki etekleri tüm karanlığı doldurmuş gibiydi. Bir anlamda korkmuştum: Ama bu kendimi pek hizaya sokamamış olmamdandı. Aman Tanrım! Onu asla tanımamışım! diye hissettim. Ve o, bu muhteşem şeydi.
Kum Adam
Yazar: E. T. A. Hoffmann
Çevirmen: Ersel Kayaoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Kum Adam beni olağanüstülüğün, maceranın, çocuk ruhunda çok kolay yer edinen yoluna sokmuştu. Koboldların, cadıların, parmak çocukların ve benzerlerinin tüyler ürpertici öykülerini dinlemekten ya da okumaktan daha fazla sevdiğim bir şey yoktu; ama Kum Adam her zaman başı çekiyordu, onu en tuhaf, en iğrenç şekillerde her yerde masalara, dolaplara ve duvarlara tebeşirle, kömürle çiziyordum. On yaşına geldiğimde annem beni çocuk odasından alıp koridorda babamın odasının yakınında bulunan küçük bir odaya yerleştirdi. Yine de, saatin tam dokuzu vurmasıyla evin içinde o meçhul şahsın varlığı duyulduğunda, hızla ortadan kaybolmamız gerekiyordu.
İn
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Tevfik Turan
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Fakat açık havaya kavuşmuş değilim aslında, artık daracık koridorlardan sıyrılıp geçmeye çalışmıyor, ormanın serbestliğinde koşturuyorsam da, vücudumda öyle yeni kuvvetler hissediyorum ki, bunlara inde bir bakıma yer yok, isterse on kat daha büyük olsun, kale meydanında bile yok. Dışarıda beslenme de daha iyi bir beslenme, avlanmak gerçi daha güç, başarı daha nadir, fakat sonuç her bakımdan daha yüksek olarak değerlendirilebilir, bütün bunları inkâr etmiyorum, algılamasını ve tadını çıkarmasını biliyorum, en azından başka herkes kadar iyi biliyorum; ama herhalde çok daha iyi biliyorum, çünkü ben berduşun teki gibi hafiflikten veya yeisten değil, hedef gözeterek ve sakin sakin avlanırım.
Yufka Yürek
Yazar: Fyodor Dostoyevski
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 52
Ah, Tanrım, daha iyi bir bereyi nereden bulacaksınız? Bu en iyisi! Daha iyisini nereden bulacaksınız? Cidden söylüyorum! Dahası, bu durum karşısında biraz hoşnutsuzluk bile duyuyorum, hatta sevenlerin bu nankörlüğüne karşı öfkeleniyorum. Yani, baksanıza, baylar bayanlar, baksanıza, bu sevda beresinden daha iyisi mümkün mü! Bakınız… Ama hayır, hayır, bu şarkılarım boşuna; hepsi benim sözüme geldi artık; bu anlık bir yanılma, bulanıklık, ateşli duygu ânıydı; onları affetmeye hazırım doğrusu… Ama yine de bakınız… bu bereyle ilgili söylediklerimi mazur göreceksiniz, baylar bayanlar: tülden hafif, geniş, kiraz rengi bir kurdele, dantellerle kaplı, tülle fistonun arasından ve arkasından geniş, uzun iki kurdele daha uzanıyor; enseye, boyna düşecekler biraz…
Canterville Hayaleti
Yazar: Oscar Wilde
Çevirmen: Suat Ertüzün
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Hayalet br pazar gecesi, aile yattıktan kısa bir süre sonra, büyük salonda ürkütücü bir patırtıyla bir anda ortalığı telaşa vererek ikinci kez ortaya çıktı. Herkes aşağı koşunca kocaman eski bir zırhın yerinden kopup taş döşemeye düştüğünü, Canterville Hayaleti’nin de arkası yüksek bir sandalyede oturarak, yüzünde şiddetli bir endişe ifadesiyle dizlerini ovaladığını gördüler. Yanlarında sapanlarını da getirmiş olan ikizler, ancak bir hattat gibi sabırlı ve özenli bir çalışmanın sonucu olabilecek bir isabetle derhal birer atış yaptı; Birleşik Devletler Bakanı da altıpatlarını doğrultup, California adabına uygun olarak, ellerini havaya kaldırmasını söyledi.
Mecburiyet
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Esen Tezel
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 52
Devriye gezen bir atlının ormandaki yeşil çalılıklar arasından soğuk bir çelik namlunun gizlice kendisine doğrultulduğunu ve içindeki küçücük bir kurşunun, kendi derisinin altındaki karanlığa girmek istediğini hissetmesi gibi, o da bu mektubun bir yerlerden geleceğini hissetmişti. O halde kendini savunmak, geceler boyu düşüncelerini küçük hesaplarla doldurmak boşunaydı: İşte ona ulaşmışlardı. At taciri gibi kollarındaki kasları yoklayan bir askerî doktorun önünde çırılçıplak, soğuktan ve tiksintiden titreyerek dikilmesinin, bu aşağılanmada dönemin insan onursuzluğunu ve Avrupa’nın içine düştüğü esareti bulmasının üzerinden taş çatlasa sekiz ay geçmişti.
Nolya
Yazar: Cemil Kavukçu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 48
Canım çok sıkılıyor, dedim.
Benim de öyle, dedi.
Onun da canı sıkılıyormuş demek ki; ama eminim, başını sertçe çevirip yoluna devam ederken daha çok sıkılacak.
Birlikte yürüsek mi, dedim.
Birlikte sıkılmak için mi, dedi.
Sığırcıklar
Yazar: Erdal Öz
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Gece saatlerin dışında, burnunun dibinde serili duran bomboş yatağa gündüzleri bile uzanamayacak, belli saatlerde verilen yemeğin dışında hiçbir şey yiyemeyecek, bir bardak sıcak çay içemeyecek, alışkınsa günlerce sigarasızlık çekecekti. Sıkışınca helaya gitmek için kapısını tıklatacak, konuşmayacak, şarkı mırıldanmayacak, ıslık çalmayacaktı. Önlenemediği için olsa gerek, yalnızca düşünebilecek, özleyebilecekti.
Arkadaşlar İçin İntihar Vakti
Yazar: Küçük İskender
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 48
Nice erkeğin üç dublede bozulduğu meyhanede bir büyük içmiş bir kadın, durduk yere bırakılmış bir kadın, savaş meydanına döndürülen hayatından zaferle ayrılmasını kimseden öğrenecek değildir. Emin adımlarla kapıya doğru yürür suskunluğa gömülen masaların arasından.
Je ne parle pas français
Yazar: Katherine Mansfield
Çevirmen: Nihal Yeğinobalı
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Hem zaten ben bir şeylerin yakasını bırakamayan, peşlerinden koşup bağıran insanları hiç çekemem. Bir şey elden gittiyse gitti demektir. Sona ermiş, bitmiştir. O zaman bırakın gitsin! Görmezden gelin onu, eğer avunmaya ihtiyacınız varsa, yitirilen şeylerin asla geri gelmediğini düşünerek avutun kendinizi: Gelse bile yeni bir şeydir artık, her seferinde yeni, başka bir şeydir. Elinizden çıktığı anda değişime uğramıştır. İnanın, rüzgârda peşinden koştuğunuz şapka için bile geçerlidir bu; ki üstünkörü söylemiyorum bunu, derinlemesine konuşarak söylüyorum…