Sevilen tarihi roman listemiz hem bizim hem de sizin okuma listenizi kabartacak. Sipariş vermeye biz hazırız ya siz? Göremediğimiz Tüm Işıklar’ı okuduk ve beğendik. Tavsiye ederiz.
Kağıttan İtiraflar
Yazar: Elizabeth Wein
Çevirmen: Derya Engin
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 417
İki haftam var… Ve ne yaparsam yapayım Beni vuracaksınız!
“Ölüm sanki karşımda duran, tesadüfen tanıştığım bir adam gibiydi. Biraz soğuktu, içine kapanıktı, pek konuşmuyor, sadece bekliyordu. Dikkatliydi, sürekli beni izliyor, her adımımı bir dedektif gibi not ediyordu.”
11 Ekim 1943. Bir İngiliz casus uçağı Nazi işgalindeki Fransa’ya düşer. Pilotu ve yolcusu en yakın iki arkadaştır. Kızlardan birinin hayatta kalmak için bir şansı vardır. Diğeri ise daha oyunu başında kaybetmiştir.
“Olağanüstü bir anlatımla kâğıda dökülen yüreklendirici bir dostluk hikâyesi okumaya hazır olun!”
Publishers Weekly
“Yürek burkan bir dostluk hikâyesi; özenle araştırılmış, titizlikle yazılmış bir roman; unutulmaz ve yüreklendirici bir anlatım; adeta bir güç gösterisi.”
Kirkus Reviews
“Dudak uçuklatan bu hikâye, kanatlanıp kalbinize kadar ulaşacak.”
Laurie Halse Anderson
Moskova’da Bir Beyefendi
Yazar: Amor Towles
Çevirmen: Mehmet Gürsel
Yayınevi: Hep Kitap
Sayfa Sayısı: 552
1922 yılında Kont Aleksandr İlyiç Rostov Bolşevik mahkemesi tarafından yargılanarak suçlu bulunur ve Moskova’daki lüks bir otelde ömür boyu göz hapsinde tutulmasına karar verilir. Hayatı boyunca hiç çalışmamış, sadece edebiyat ve sanatla ilgilenmiş bir aristokrat olan Rostov şimdi bir otel odasında yaşamak ve Sovyetler Birliği’nin en çalkantılı yıllarını pencereden izlemek zorundadır. Ancak hiç ummadığı bir şekilde bu daracık oda ona çok daha zengin bir dünyanın ve çok daha doyurucu ilişkilerin kapısını açacaktır.
Yalnız Ağaçların Şarkısı
Yazar: Yaa Gyasi
Çevirmen: Medina Azadoğlu
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 360
Tenimizde kesik yok,
Ama akıyor kanımız yine de.
Biz, ikimiz, bata çıka ilerledik seninle.
Sular farklı görünüyor,
Halbuki aynı her yerde.
Tenimiz aynı ten kız kardeşim.
Kim bilebilirdi ki?
Ne sen bilebilirdin.
Ne de ben.
Effia bir yangın gecesinde doğdu. Ormanda yayılan alevler hiç durmadan ilerledi ve yolundaki her şeyi yakıp geçti. Fakat Effia güçlüydü, annesi onu bırakıp kaçmış olsa da hayata tutunmayı başardı. Birkaç yıl sonra yakınlardaki bir köyde kardeşi Esi doğdu. Anne babasıyla birlikte bir süre sevgi dolu, mutlu bir yaşam sürdü. Ama bu iki kardeş birbirlerini hiç görmedi.
Effia İngiliz bir valinin karısı oldu, Esi ise Amerika’ya köle olarak satıldı. Fakat onları birbirine bağlayan bir miras nesilleri ve yüzlerce yılı geride bırakarak en sonunda iki gence ulaştı: Marcus ve Marjorie. İkisinin de bildikleri, eski hikâyelere ve efsanelere dayanıyordu. Yıllar önce kopan bağı tekrar bir araya getirdiklerinin farkında değillerdi ama geçmişi anlamadan geleceğe adım atamayacaklarını biliyorlardı. Tekrar gün yüzüne çıkmak için can atan hikâye denizde yarınlara doğru yol alan dalgalar misali hayat bulmayı bekliyordu.
“Gyasi, sorunlarla boğuşan yedi jenerasyonun sesine kulak vererek tarihî kurguya sahip bir başyapıt ortaya koymuş.”
Elle
“Muhteşem bir yetenek; geçmişin manevi yükünün kişisel mücadeleler, umutlar ve korkular üzerindeki etkisini anlatan masalsı, samimi bir roman. Olağanüstü bir çıkış.”
Phil Klay
“Mükemmel bir ilk roman… Bitirdikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamayacaksınız. İnsanlar kurgunun okura bir şeyler katabileceğinden bahsettiklerinde işte tam da bu tür kitaplardan bahsediyorlar.”
Marie Claire
Adres
Yazar: Fiona Davis
Çevirmen: Bige Turan Zourbakis
Yayınevi: Pena Yayınları
Sayfa Sayısı: 408
Aşk Ve Hüzün, başarı ve yıkım, tutku ve delilik arasındaki ince çizgide anlatılan sürükleyici bir roman
New York City, 1880’ler
Sara Smythe Londra’daki lüks bir otelde baş odacıdır. Ancak New York’un gösterişli binası Dakota’nın mimarı Theodore Camden ona Amerika’da iş teklifinde bulunduğunda küçük dünyası süprizlerle dolu büyük bir dünyaya açılır. Artık Theodore, eşi ve üç çocuklarıyla birlikte Dakota’da yaşayacaktır.
New York City, 1980’ler
Bir rehabilitasyon kliniğinden yeni çıkmış olan Bailey Camden evsiz ve tek kuruşsuz kalmıştır. Büyükbabası ünlü mimar Theodore Camden’ın vesayetinde olan Bailey, genetik bir bağ olmamasından dolayı Camden ailesinin servetinden hiç yararlanamaz. Kuzeni Melinda her şeyin sahibidir. Melinda Bailey’e apartmanının yenilenmesiyle ilgilenmesini teklif ettiğinde Bailey bu şansı kaçırmaz. Bu yenilenme esnasında binanın bodrumunda Sara’nın eşyalarını bulduğunda sürpriz gerçekler onu beklemektedir.
“Aşk, yalanlar ve delilik üzerine lezzetli bir hikâye.”
People Magazine
“Beklenmedik dönüş ve sürprizlerle etkileyici bir tarihi kurgu.”
Ms. Magazine
“Fiona Davis bir kez daha sürükleyici romanların ustası olduğunu kanıtlıyor.”
Redbook
Büyük Yalnızlık
Yazar: Kristin Hannah
Çevirmen: Sevinç Seyla Tezcan
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 528
Vietnam Savaşı’nda esir düşen Ernt Allbright eve bambaşka bir adam olarak, tutarsız bir karakterle geri dönmüştür. Girdiği hiçbir işte dikiş tutturamayınca ani bir karar alır: Ailesiyle birlikte kuzeye, Alaska’ya taşınacak, medeniyetten uzak yaşayacaktır.
On üç yaşındaki Leni, anne ve babasının tutku dolu, fırtınalı ilişkisinin gelgitleriyle hırpalansa da yeni bir hayat kuracakları o uzak toprakların onlara iyi geleceğine inanır. Tek hayali, ait olduğunu hissedebileceği bir yuvadır. Annesi Cora ise sevdiği adam için her şeyi yapmaya, onun peşinden bilinmezliğe bile gitmeye hazırdır.
Başlarda Alaska, dualarının gerçek olması gibidir. Ancak kış yüzünü göstermeye başlarken her yer karanlığa gömülür ve Ernt’ün daha da bozulan psikolojisiyle birlikte Allbright ailesi sarsılmaya başlar. Artık kulübelerinin dışındaki tehlikeler, içerideki tehlikenin yanında sönük kalmaktadır. Gecelerin on sekiz saat sürdüğü karlar altındaki bu ıssız dünyada Leni ve annesi gerçeğin farkına varır: Yalnızdırlar ve onları kurtaracak kimse yoktur, kendilerinden başka…
Büyük Yalnızlık, aşkın saflığına olduğu kadar karanlık yüzüne de dikkat çekiyor ve bizi bir anne ile evladı arasındaki bağı hiçbir gücün koparamayacağına ikna ediyor.
“Çok güçlü… Bilinenin çok üstünde.”
David Cully, Baker & Taylor
“Kristin Hannah’nın şimdiye kadarki en iyi eseri!”
Karen Schwettman, FoxTale Book
“Bu romanın her bir zarif kelimesini yudumlarken nefesiniz kesilecek. Şiddetle tavsiye ediyorum!”
Nancy Simpson-Brice, Book Vault
Nickel Çocukları
Yazar: Colson Whitehead
Çevirmen: Begüm Kovulmaz
Yayınevi: Siren Yayınları
Sayfa Sayısı: 216
Çağdaş edebiyatın parlak yıldızı Colson Whitehead’den fırsatlar ülkesinin karanlık yüzüne bakan iddialı bir roman: Nickel Çocukları. Whitehead, yakın zamana değin faal olan bir okuldaki gerçek olaylardan yola çıkan bu sürükleyici metinde siyaha ve beyaza, geçmişe ve bugüne dair bir öykü anlatıyor; gelecek hayalleri kuran genç bir oğlanın peşi sıra altmışlı yıllara, bir zamanlar Amerika’ya uzanıyor.
Nickel Çocukları, büyük düzensizliklerle damgalanmış bir çağda büyüyen Elwood Curtis’in izini sürüyor ve onun, idealizmle dolu düşlerinden acımasız hakikatlere uyanışını izliyor. Yakın geçmişe ayna tutan bu sürprizli roman, Yeraltı Demiryolu’nun koyduğu noktanın ardından yeni bir sayfa açıyor ve Pulitzer ödüllü Colson Whitehead’i gündeş edebiyatın en kayda değer isimleri arasına taşıyor. Colson Whitehead, Amerikan rüyasını sorgulamayı sürdüren Nickel Çocukları’nda herkese eşit şartlar sunmayan zalim bir dünyada sağ kalmanın bedelini ortaya koyuyor.
“Nickel Çocukları, bu yılın en çok beklenen kitabı olabilir.”
Los Angeles Times
“Whitehead geçmişte korku ve kıyamet romanları yazmıştı ama burada anlattığı gerçek öyküler, onlardan daha dehşetli.”
New York Times
“Nickel Çocukları, ustalığa erişmiş yazarın maharetini sergiliyor ve ele aldığı her konunun altından kalkabileceğini gösteriyor. Colson Whitehead, Amerika’nın en iyi romancılarından biri olarak kendini kanıtlıyor.”
Wall Street Journal
Kırtasiye Dükkanı
Yazar: Marjan Kamali
Çevirmen: Çiğdem Banguoğlu Aka
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa Sayısı: 328
1953’ün İran’ında başlayan ve 2013’ün ABD’sine kadar uzanan bir aşk hikâyesi…
Roya Kayhani ve Bahman Aslan, 1953 yılında Tahran’daki bir kırtasiye dükkanında karşılaşırlar; ikisi de 17 yaşındadır. Roya edebiyata düşkün bir genç kızdır ve Bay Fahri’nin kitaplar, kağıtlar, dolma kalemler ve renkli mürekkep şişeleriyle dolu kırtasiye dükkanı onun huzur bulduğu bir vahadır. Bahman, Mevlâna’nın şiirlerine düşkün ve demokratik bir İran arzuzsuyla tutuşan çoşkulu bir delikanlıdır. Her salı günü kırtasiye dükkanında buluşan ikili arasında kısa sürede bir aşk filizlenir. Ancak o yıl Şah yanlısı güçlerin gerçekleştirdiği darbe, hem İran’ın demokratik ve bağımsız bir ülke olma yolunda ilerleyişine son verecek hem de Roya ve Bahman’ın yollarının beklenmedik bir şekilde ayrılmasına neden olacaktır.
Aradan 60 yıl geçtikten sonra, Roya ülkesinden uzak Amerika’da kurduğu hayatını sürdürürken, kader onları bir kez daha karşı karşıya getirecektir. Roya yarım yüzyıldan uzun bir süredir aradığı cevapları bulma fırsatını nihayet yakalamıştır: Bahman o darbe günü niye ortadan kaybolmuştu? Roya’yı niye terk etmişti? Roya’yı nasıl unutabilmişti?
Merhametin Kıyısında
Yazar: William Kent Krueger
Çevirmen: Su Akaydın
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Sayfa Sayısı: 304
“Bu kadardı. Hepsi bu kadardı. O kadar sıradan bir duaydı ki hatırlanması için bir neden yoktu. Yine de aradan geçen kırk yıla rağmen tek kelimesini bile unutmamıştım.”
Yıl 1961. New Bremen, Minnesota’ya yaz gelmişti. Aynı zamanda genç bir başkanı olan ülkeleri için masum ve umutlu zamanlardı. Fakat on üç yaşındaki Frank Drum ölümün onu farklı şekillerde sık sık ziyaret edeceği bir yaz geçirecekti.
Papaz babası, tutkulu bir sanatçı olan annesi, konservatuara gitmek üzere olan ablası ve yaşından çok daha olgun erkek kardeşinin başına talihsizlikler gelmeye başlayınca Frank kendini yetişkinlerin sırlar, yalanlar, ihanet ve yasak aşkla dolu dünyasında bulacaktı.
Merhametin Kıyısında görünürde bir gizem hikâyesi olsa da çok daha fazlası. Aslında talihsizliklerin bir çocuğa, ailesine ve sonunda da ufak bir kasaba halkına neler yapabileceğinin anlatısı. Hayatlarının gidişatını değiştiren o yazın üstünden kırk sene geçtikten sonra Frank’in gözünden anlatılan hikâye, erişkinliğinin eşiğinde duran bir oğlanın, dünyası etrafında yıkılmaya başlayınca ne yapması gerektiğini anlamaya çalışmasının hikâyesi.
“Öfke, pişmanlık ve kefaretin eşsiz öyküsü.”
Publishers Weekly
“Sevdiklerinizi kaybetmenin kışkırtıcı bir incelemesi. Frank Drum’ın çocukluktan sıyrılma yolculuğunda yetişkinlikle gelen ‘bilgeliğini’ ve bunun üzücü bedelini görüyoruz. Bu romana bayıldım.”
Dennis Lehane
“Kırk yılda bir masanıza bir kitap düşer. Onu elinize alır, ilk sayfayı okursunuz. Sonra da ikinci sayfayı. Kendinizi kitaba kaptırırsınız. Merhametin Kıyısında da böyle bir roman. Bittikten sonra bile aklınızda kalacak ve hatırladığınızda kendi kendinize gülümseyeceksiniz.”
Huffington Post
Talih Kuşu
Yazar: James McBride
Çevirmen: Duygu Günkut
Yayınevi: Okuyan Us Yayınları
Sayfa Sayısı: 496
Henry Shackleford, 1856 yılında kölelik yanlısı ve kölelik karşıtı güçlerin savaş alanına dönüşen Kansas bölgesinde yaşayan köle bir çocuktur. Bir gün kölelik karşıtı efsanevi isim John Brown bölgeye gelir ve Brown ile Henry’nin sahibi arasında tartışma çıkar. Tartışma kısa sürede şiddete dönüşür ve Henry, onu kız zanneden Brown’la birlikte şehri terk etmek zorunda kalır. Brown’ın, uğuru olarak benimsediği ve “Soğan” ismini taktığı Henry, kız olduğunu herkesten saklayarak hayatta kalmaya çalışır. İki grup arasındaki şiddetten kendi becerileriyle korunmaya çalışsa da kendini iç savaşın tetikleyicisi, ünlü Harper’s Ferry baskınının içinde bulur.
“İnanılmaz eğlenceli.”
USA Today
“James McBride’dan bir yetenek gösterisi daha.”
Essence
“Şamatalı, son derece eğlendirici, her şeyiyle kendine özgü bir roman.”
Washington Post
Göremediğimiz Tüm Işıklar
Yazar: Anthony Doerr
Yayınevi: Diyojen Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 576
Marie-Laure, bir müzede kilit ustası olan babasıyla birlikte Paris’te yaşamaktadır. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlayan Marie-Laure, altı yaşına geldiğinde kör olur. Babası ona yaşadıkları mahallenin mükemmel bir minyatürünü yapar, böylece her yeri parmaklarıyla ezberler ve artık dışarı çıktığında evinin yolunu bulabilecektir. Fakat bir sabah savaşın kara bulutları şehrin üzerine çökünce, yanlarında müzeye ait içi sırlarla dolu bir taş ile, Saint-Malo’da deniz kenarında bir evde yaşayan, yirmi yıldır dışarı adım atmamış olan amcalarının yanına gitmek zorunda kalırlar.
Almanya’da bir maden kasabasında kız kardeşi ile birlikte bir yetimhanede büyüyen Werner’in önündeki tek seçenek, on beş yaşına geldiğinde babasının öldüğü madende çalışmaktır. Işık kadar beyaz saçları ve sonsuz merak içinde yüzen zihni ile Werner özel bir çocuktur. Bir gün şans eseri eski bir radyo bulup onu çalışır hale getirince ve karşılaştığı her elektronik aleti dakikalar içinde tamir edince, bir subay tarafından keşfedilir ve sonradan bir katil ordusu olduğunu öğreneceği özel bir okula gitme fırsatı elde eder. Orada dâhi olmasının bedelini ödeyip, hayatın acı taraflarına tanıklık ederken, kendisini Marie-Laure ile kaderlerinin kesişeceği Saint-Malo’da bulur.
Sır Muhafızı
Yazar: Kate Morton
Çevirmen: Zeynep Arıkan
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 600
Yaşadığınız hayatın zaten yaşayacağınız hayat olduğuna emin misiniz?
1961: Laurel sıcak bir yaz gününde, çocukken oynadığı ağaç eve saklanmış, Billy adında bir gencin, Londra’ya taşınmanın ve parlak bir geleceğin hayalini kuruyordu. Fakat bu huzurlu gün sona ermeden, Laurel, hayatını değiştirecek bir cinayete tanık olacaktı.
2011: Laurel artık çok sevilen bir oyuncuydu ama geçmişin gölgesinden bir türlü kurtulamıyordu. Tanık olduğu günahları aklından çıkaramadığı için aile evine dönerek geçmişin gizli parçalarını bir araya getirmeye karar verdi.
Bambaşka dünyalardan üç yabancının, Dorothy, Vivien ve Jimmy’nin yolu, savaş dönemi Londra’sında şans eseri kesişecekti.
Ve hiçbirinin hayatı eskisi gibi olmayacaktı.