Düşündüren kitaplar, zor okuma yapmayı seven insanlar için ilaç gibidir. Biz de sık sık bu tarz kitap okuyoruz ve hemen arkasından soluk alabilmek için daha yumuşak kitapları tercih ediyoruz. Hep birlikte bu listemize konuk olan düşündüren ve zorlayan kitaplara bir göz atalım.
Einstein’ın Düşleri
Alan Lightman’ın modern klasikler arasında sayılan ve otuzdan fazla dile çevrilen çoksatar romanı Einstein’ın Düşleri dünyanın birçok yerinde tiyatroya, dansa hatta müziğe uyarlandı, ressamlara esin kaynağı oldu.
Italo Calvino’nun büyüleyici ve şiirsel diline benzer bir üslupla anlatılan hikayeler Einstein’ın 1905’te İsviçre’de bir patent bürosunda çalıştığı sıralarda zamanın doğasına dair kurduğu düşlere dayanıyor. Her bir düş zamanın bildiğimizden farklı aktığı olası dünyalara açılan bir kapı…
“Bu dünyada zaman dairesel ve insanlar sevinçlerini ve kederlerini tekrar tekrar yaşıyorlar…”
“Bu dünyada iki zaman var. Biri mekanik zaman, diğeri bedenin zamanı. İki zamanın karşılaştığı yer, umutsuzluk. İki zamanın ayrıldığı yer, hoşnutluk…”
“Büyüleyici dünyalar… Kışkırtıcı, etkileyici, enfes”
Michio Kaku, New York Times
“Büyüleyici”
Washington Post Book World
“Kışkırtıcı… keyifli bir okuma”
Wall Street Journal
Nişan Yüzüğü
Gömlek cebinden bir yüzük çıkardı.
“Annemindi” dedi…”Benimle evlenir misin?”
İçini aşkın heyecanı doldurdu. İlk defa bu kadar güçlü, bu kadar baştan çıkarıcı iki ayrı duyguyu birden hissediyordu. Bencilliğin en affedilmez şekliydi bu. Ve aynı zamanda baş döndürücüydü. Pastaneye geldiğinde erkek onu bekliyordu. Merhaba dediğinde kadını kucakladığı gibi havaya kaldırdı ve kendi etrafında birtur attı.
Amerikalı, kendinden genç bir erkek için kocasını terk eden Delphine tutkunun kollarına atılmaya hazır. Evelyn gelinini bırakıp “ucuz” bir kadına âşık olan oğlunu asla affetmeyecek. Kate evliliğe de, tek taş muhabbetlerine de karşı ama katılmak zorunda olduğu bir düğün var; gay kuzeni sevgilisiyle evleniyor… Frances gecenin bir yarısı pırlantaları her kadın için bir “ihtiyaç” haline getirecek sloganı bulmak için kafa patlatıyor…
Hayat, Sil Baştan
Hayat, Sil Baştan çılgın, gülünç ve şaşırtıcı derecede dokunaklı…
Bir gün ya da bir gece bir iblis, en koyu yalnızlığınıza kadar gizlice sokulsa ve size, “Şimdi yaşamakta olduğun ve bugüne dek yaşadığın hayatı bir kez daha ve pek çok defa daha yaşayacaksın” dese, ne olurdu?
Peki ya bu hayatlardan birinde elinize Hitler’i öldürme fırsatı geçse, ne yapardınız?
Ursula Todd, 1910 yılının soğuk ve karlı bir gecesinde, varlıklı bir İngiliz bankacı ile karısının üçüncü çocuğu olarak doğdu. Bu dünyada daha ilk soluklarını alamamıştı ki, ölüverdi. Aynı soğuk ve karlı gecede, gürbüz ve kanlı canlı bir bebek olarak Ursula Todd doğdu ve en hafif deyimiyle sıradışı bir yaşama adımını attı. Ursula yıllar içinde, tıpkı doğduğunda olduğu gibi, farklı şekillerde yaşayıp ölmeye başladı. İçinde bulunduğu dünya ise bir kıyameti yaşıyordu: Tarihteki en büyük iki savaşın tarifsiz korkunçluğu… Kate Atkinson’ın bu ilginç romanını bitirdiğinizde başa dönüp yeniden okuma isteği duyacaksınız, çünkü Hayat, Sil Baştan, ikinci ve belki de üçüncü okumaları hem hak ediyor, hem de gerektiriyor.
“Yaşadığımız yüzyılda okuduğum en iyi romanlardan biri. Kate Atkinson olağanüstü bir yazar… Bu zekice yazılmış kitabı tarif edebilmek için sıfatlar yetersiz kalıyor: Etkileyici, büyüleyici, keyifli, hüzünlü, göz kamaştırıcı, baş döndürücü…”
Gillian Flynn, Gone Girl adlı romanın yazarı
Bulut Atlası
Her öykünün farklı bir dil, üslup ve teknikle anlatıldığı Bulut Atlası, roman olmaktan çok öte, insanoğlunun iktidar uğruna türdeşlerine ve doğaya verdiği zararların ve yol açtığı “kıyamet”in ele alındığı bir destan…
1850, Yeni Zelanda: Noterlik görevinden Kaliforniya’daki evine dönen Adam Ewing;
1931, Belçika: Münzevi dâhi müzisyen Ayrs’ın nota kâtipliğini yapan, aile mirasından mahrum edilmiş besteci Robert Frobisher;
1975, Kaliforniya: Bir nükleer santralı araştırırken ölümle yüz yüze gelen gazeteci Luisa Rey;
Günümüz, İngiltere: Kendisini zengin eden yazarının gangster kardeşlerinden kurtulmaya çalışan yayıncı Timothy Cavendish;
Gelecek zaman, Kore: Sisteme isyan ederek ölüme mahkûm edilen android garson kız Sonmi~451;
Gelecekteki bir tarihöncesi, bir Pasifik adası: Bilimin ve uygarlığın çöküşüne tanıklık eden genç yerli Zachry.
Bu altı kahramanı birbirlerine ve bütün insanlığa bağlayan ne olabilir?
Söyle Hayalet Şarkını Söyle
“Kayla şarkı söylüyor ve hayaletler öne eğilip başlarını sallıyorlar. Rahatlamış gibi, bir şeyler hatırlamış gibi gülüyorlar, sanki rahatlıyorlar.”
Jesmyn Ward’ın çok ödüllü romanı Söyle Hayalet, Şarkını Söyle Güney Amerika’da siyahi bir ailenin yoksulluk, ırkçılık, çaresizlikle yoğrulmuş öyküsünü şiirsel bir dille anlatıyor. Beyaz babasının yokluğunda ergenliğin, yoksulluğun ve hiç olmayan bir annenin acısını yaşayan 13 yaşındaki Jojo; beyaz kocasına duyduğu tutkulu aşk ve uyuşturucu arasında gidip gelen anne Leonie; ve şarkı söyledikçe hem bu yoksul ailenin hem de Amerika’nın tarihini aralayan hayaletler.
Söyle Hayalet, Şarkını Söyle, ırkçılık, aşk, hayat, dostluk ve ergenlik üzerine olağanüstü bir roman.